1.5 AB Genişlemesi ve Komşuluk Politikası
Senem Aydın Düzgit
Anahtar Sözcükler Kopenhag Kriterleri, Hazmetme Kapasitesi, İstikrar ve Ortaklık Anlaşmaları, Katılım Müzakereleri, Eylem Planları, Avrupa Komşuluk ve Ortaklık Aracı, Çok Taraflı Ortaklıklar, Çok Vitesli Avrupa.
Giriş +
Avrupa Birliği ilk olarak altı üye ülke ile kurulmuş, ancak kuruluşunu takiben farklı dönemlerde genişleme politikası yürüterek üye sayısını artırmıştır. AB genişlemeleri Birliğin farklı ülke gruplarına genişlediği dört ayrı dönem olarak incelenebilir. Birlik ilk olarak 1973 yılında İngiltere, İrlanda ve Danimarka genişlemesini gerçekleştirmiş, bunu 1981 yılında Yunanistan ve 1986 yılında Portekiz ve İspanya genişlemeleri takip etmiş, 1995 yılında Avusturya, Finlandiya ve İsveç’i kapsayan EFTA [(European Free Trade Association), Avrupa Serbest Ticaret Birliği] ülkeleri Birliğe üye olmuş, Soğuk Savaş sonrası 10 Orta ve Doğu Avrupa ülkesi ile Kıbrıs ve Malta’nın katılımıyla Birliğin üye sayısı 27’ye çıkmıştır. Hırvatistan ile katılım müzakereleri 2011 yılında sonlandırılmış olup, bu ülkenin 2013 yılında AB’ye resmi olarak katılması beklenmektedir. Birlik hâlihazırda Türkiye ve 2008 krizi sonrası üyelik için başvuruda bulunmuş olan İzlanda ile katılım müzakerelerini sürdürmekte ve Batı Balkan ülkelerine genişlemeye yönelik hazırlıklarda bulunmaktadır. Avrupa Birliği, genişleme politikasına alternatif oluşturması ve komşuluk bölgesinde istikrarın sağlanmasına katkıda bulunması amacıyla, 2004 yılında Avrupa Komşuluk Politikası’nı (European Neighbourhood Policy) oluşturmuştur. Bu politika aracılığıyla AB, siyasi ve ekonomik değerlerinin komşuluk bölgesine yayılmasını ve böylece bu ülkelerdeki refah ve istikrara katkıda bulunmayı hedeflemektedir.
I. Genişleme Süreci +
Avrupa Birliği’ni kuran Roma Antlaşması uyarınca her Avrupa ülkesi AB üyesi olabilir. Söz konusu ülke öncelikle resmi üyelik başvurusunu yapar ve Avrupa Konseyi bu başvuruyu değerlendirir. Konseyin oybirliğiyle başvuruyu kabulünü takiben, Bakanlar Konseyi Avrupa Komisyonu’ndan ülkenin siyasi ve ekonomik açılardan tam üyeliğe hazırlık durumu ve muhtemel üyeliğinin Birliğe olabilecek etkilerine ilişkin bir rapor talep eder. Hazırladığı rapor temelinde Komisyon, söz konusu ülkeyle müzakerelerin başlatılması ya da ertelenmesi yönünde bir karar belirtir. Çoğu durumda Komisyon, müzakerelerin ertelenmesi yönünde karar alır ve ülkenin üyeliğe hazır duruma gelmesine ilişkin önerilerini içeren faaliyet planını hazırlar. Bu faaliyet planı daha sonra ülke ile imzalanan Ortaklık Antlaşması’na dâhil edilir. Bu noktadan itibaren Komisyon, her yıl düzenli olarak hazırladığı İlerleme Raporları ile ülkenin siyasi ve ekonomik durumunu takip ederek ülkenin katılım müzakerelerine hazır olup olmadığını değerlendirir. Komisyon, aday ülkenin yeterli kriterleri karşıladığına karar verdiğinde Avrupa Konseyi’ne müzakerelerin açılmasını önerir. Konsey müzakerelerin açılmasına oybirliğiyle karar vererek müzakerelerin başlayacağı tarihi belirler.
Müzakerelerin açılmasını takiben Avrupa Komisyonu, AB’yi temsilen aday ülke ile müzakereleri yürütür. Katılım müzakereleri, aday ülkenin AB müktesebatını ne kadar sürede kendi iç hukukuna aktarıp yürürlüğe koyacağının ve etkili bir şekilde uygulayacağının belirlendiği bir süreçtir. Burada AB müktesebatı, AB hukuk sistemine verilen addır ve AB'yi kuran ve daha sonra değişikliğe uğrayan antlaşmaları, aday ülkelerin AB'ye katılırken imzaladıkları katılım antlaşmalarını, Konsey, Komisyon, Avrupa Toplulukları Adalet Divanı gibi topluluk organlarının çıkardıkları tüm mevzuatı ifade etmektedir.
Müzakerelerin tamamlanmasını takiben Komisyon, Konsey’e ülkenin üye olarak kabul edilip edilemeyeceğine ilişkin öneride bulunur. Nihai karar Avrupa Konseyi’nde oybirliğiyle alınır. Tam üyeliğin gerçekleşmesi için Avrupa Parlamentosu’nun da karara onay vermesi gerekmektedir.(1)
Ayrıca, söz konusu aday ülke, kendi anayasası uyarınca tam üyeliği ulusal parlamentosunda ya da ulusal bir referandumda onaylar (Nugent, 2006).
II. Genişlemenin Tarihçesi: İlk Dört Dönem +
Fransa, Almanya, İtalya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg tarafından kurulan ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) adıyla anılan Birlik, bugüne değin dört genişleme dalgasıyla büyümüş ve 27 üyeli büyük bir dev haline gelmiştir. Bu genişleme dalgaları sırasıyla şu şekilde gerçekleşmiştir: 1) İngiltere, İrlanda ve Danimarka genişlemesi, 2) Akdeniz (Yunanistan, İspanya ve Portekiz) genişlemesi, 3) EFTA (Avusturya, Finlandiya ve İsveç) genişlemesi ve 4) Orta ve Doğu Avrupa genişlemesi (Nugent, 2004).
A. İngiltere, İrlanda ve Danimarka Genişlemesi
İngiltere, Birliğin kurulduğu günlerde üyeliğe olumlu bakmayan bir ülke olarak 1960 yılında Avrupa Serbest Ticaret Birliği’ne (European Free Trade Area -EFTA) üye olmuştur. (2)
İngiltere’nin Birlik üyeliğine uzak durmasının en önemli nedenlerinden birisi, ülkenin uzun bir geçmişe dayanan ulusal egemenlik, özellikle de Parlamento’nun egemenliği vurgusu ve bunun kaybedileceğine dair gelişmiş olan korkulardır. Bu kapsamda İngiltere, Birliğin kuruluş aşamasında ulus-üstü yapısının güçlü olmaması için diretmiş, ancak bu alandaki isteklerin güçlü olduğunu görerek EFTA kurucu ülkeleri arasında olmayı seçmiştir. Gerek ekonomik alanda Topluluk üyesi ülkelerinden geri kalmakta olan, gerek Soğuk Savaş konjonktüründe dünya politikasındaki siyasi ağırlığı gerilemekte olan İngiltere’nin bu tavrı 1950’lerin sonlarına doğru değişmeye başlamış, ancak ülkenin 1961 ve 1967 yıllarında yaptığı tam üyelik başvuruları o dönemki Fransız Cumhurbaşkanı Charles de Gaulle tarafından veto edilmiştir. De Gaulle’un İngiliz başvurusuna karşı çıkmasının nedenleri arasında İngiltere’nin üyeliğinin Alman-Fransız ortaklığına zarar verme ihtimali, özellikle Ortak Tarım Politikası kapsamında Fransa’nın çıkarlarına aykırı bazı politikalar öne sürme olasılığı ve Fransa’nın Birlik içindeki siyasi ağırlığını zayıflatma ihtimali bulunmaktaydı. İngiltere’nin gittikçe güçlenmekte olan Almanya’yı dengeleyici bir güç odağı olabileceği ve Topluluk bütçesine net katkı yaparak Fransa’nın da ekonomik olarak bu üyelikten çıkar sağlayabileceği düşüncesiyle İngiltere’nin üyeliğine engel Fransız vetosu kalkmış ve İngiltere 1973 yılında Topluluk üyesi olmuştur. İrlanda ve Danimarka ise İngiltere ile uzun yıllara dayanan bağları dolayısıyla 1960’lı yıllarda İngiltere ile aynı zamanda üyelik başvurusu yapmışlar, İngiltere’nin başvurusunun reddiyle taleplerini geri çekmişler, ancak 1973 yılında İngiltere ile beraber üye olmuşlardır.
B. Akdeniz (Yunanistan, İspanya ve Portekiz) Genişlemesi:
Yunanistan, Topluluk ile 1962 yılında bir Ortaklık Antlaşması imzalamış, ancak ülkede yaşanan askeri darbe ve sonrasındaki askeri rejim dolayısıyla ilişkiler ancak 1974 yılında Yunanistan’ın demokrasiye geçişiyle beraber canlanmıştır. Avrupa Komisyonu’nun Yunanistan’ın ekonomik açıdan hazır olmadığını belirten ve üyeliğine karşı çıkan raporuna rağmen üye devletler 1976 yılında Yunanistan ile müzakereleri başlatmış ve Yunanistan 1981 yılında tam üye olmuştur. Bu karar, üyeliğin Yunanistan demokrasisini güçlendireceği ve ülkenin Batı ittifakına olan bağlılığını sağlamlaştıracağı düşünülerek alınmıştır. İspanya ve Portekiz ise 1960’lı yılların başından beri Topluluk üyesi olma taleplerini belirtmiş olsalar da bu ülkelerde diktatörlük sisteminin egemen olması Topluluğun bu taleplere olumlu yaklaşmasına engel olmuştur. 1974 yılında Portekiz’de Caetano rejiminin düşmesi ve 1975 yılında İspanyol lider General Franco’nun ölümüyle birlikte her iki ülkeyle de müzakereler başlatılmıştır. Güney Avrupa’da siyasi istikrarın sağlanması önceliğiyle hareket eden üye devletlerin gayretleriyle İspanya ve Portekiz 1 Ocak 1986 tarihinde AB üyesi olmuşlardır.
C. EFTA (Avusturya, Finlandiya ve İsveç) Genişlemesi:
1990’lı yılların başında Avusturya, Finlandiya, İsveç ve Norveç AB ile müzakerelere başladı. Bu ülkelerin AB üyesi olma isteklerinin ardında ağırlıklı olarak ekonomik etkenler bulunuyordu. Yukarıda da belirtildiği üzere, bu ülkeler EFTA üyesiydi ve 1970’lerin sonuna gelindiğinde EFTA ülkeleri ve Topluluk arasında sanayi ürünlerinde serbest ticaret alanı oluşturulmuştu. EFTA üyeliği avantajlı olmakla birlikte bazı dezavantajları da beraberinde getiriyordu. Bu ülkeler, tam üye olmadıkları için AB’nin karar alma mekanizmalarına dâhil olamıyorlar ve EFTA Antlaşması uyarınca Birliğin ticaret politikasında alınan bazı kararlar çıkarlarına aykırı düşse de uygulamak durumunda kalıyorlardı. Bu durum, bu ülkelerin tam üyelik perspektifine daha sıcak bakmasına neden oldu ve Mart 1994’de bu ülkelerle yapılan müzakereler tamamlandı. Akdeniz genişlemesi ile kıyaslandığında bu müzakereler, ülkelerin refah düzeyi ve hâlihazırda AB müktesebatına sağlamış oldukları kısmi uyum nedeniyle daha rahat ilerledi. Ancak müzakerelerin tamamlanmasını takiben Norveç’te yapılan referandumda üyeliğin halk tarafından reddedilmesi sonucunda, sadece üç ülke resmen AB üyesi oldu.
D. Orta ve Doğu Avrupa Genişlemesi:
Soğuk Savaş’ın bitmesini takiben Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ve Malta, AB üyeliği için başvuruda bulundu. Birlik, kendisini Soğuk Savaş sonrasında demokrasi ve insan hakları temelli bir kimlik ekseninde tanımlamaya başladıkça, demokratikleşme yolundaki irade ve istekleriyle kapısını çalmakta olan bu ülkelere kayıtsız kalması imkânsız hale gelmiştir. Buna ek olarak bu ülkelerin “Avrupalı” oldukları fikrinin altı çizilerek entegrasyonlarının AB’nin tarihi bir yükümlülüğü olduğu sıkça ifade edilmiştir. Özellikle Almanya, güvenlik kaygılarıyla, bu ülkelerin üyeliğinin Doğu komşuluk bölgesinde istikrarı güvence altına alacağını düşünmüştür.
Tüm bu nedenler ışığında bu ülkelerin AB üyesi olabilecekleri resmi olarak ilk kez Haziran 1993’de toplanan Kopenhag Zirvesi’nde dile getirilmiş, yine aynı zirvede, “Kopenhag Kriterleri” adı verilen üyelik koşulları belirlenmiştir (Avrupa Konseyi, 1993). Kopenhag Kriterleri uyarınca bir ülkenin AB üyesi olabilmesi için ülkenin demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ile azınlıklara saygı ve korunmalarını güvence altına alan kurumların istikrarına (Kopenhag siyasi kriterleri); işleyen bir pazar ekonomisine ve AB müktesebatından doğacak olan yükümlülükleri üstlenme kapasitesine sahip olması gerekmektedir. Kopenhag Zirvesi’ni takiben 1994 ve 1996 yılları arasında 10 Orta ve Doğu Avrupa ülkesi resmi üyelik başvurularını yapmıştır. Avrupa Konseyi de Aralık 1997'de yapılan Lüksemburg Zirvesi'nde, genişlemeyi olası kılan süreci başlatmıştır. Bu süreçte ilk seferde on iki ülke aday ülke statüsü almıştır. (3)
Avrupa Komisyonu’nun tavsiyesi üzerine Mart 1998'de altı ülke ile müzakerelere başlanmıştır. (4)
Malta, 1996'da “dondurmuş” olduğu üyelik başvurusunu Ekim 1998'de tekrar yürürlüğe koymuştur. Avrupa Konseyi Aralık 1999'da Helsinki Zirvesi’nde katılım sürecinin kapsamlı niteliğini teyit etmiş ve Avrupa Komisyonu’nun tavsiyesine dayanarak altı aday ülkeyle daha resmi katılım müzakerelerini başlatmaya karar vermiştir. (5)
Bu altı ülke ile katılım müzakereleri 15 Şubat 2000'de resmen açılmış ve 1 Mayıs 2004 tarihinde 10 yeni üye ülkenin katılımı tamamlanmıştır. (6)
Bulgaristan ve Romanya’nın üyelikleri henüz üyelik kriterlerini tam olarak sağlamadıkları gerekçesiyle 2007 yılına ertelenmiş ve 1 Ocak 2007’de gerçekleşmiştir.
III. Günümüzde Genişleme Politikası ve Türkiye +
2012 yılı itibariyle Avrupa Birliği’ne aday beş ülke bulunmaktadır: Sırbistan, Karadağ, Türkiye, Makedonya ve İzlanda. İzlanda ve Türkiye ile müzakereler sürmekte olup, diğer ülkelerle henüz müzakerelere başlanmamıştır. Sırbistan, Karadağ ve Makedonya dışındaki diğer Batı Balkan ülkelerine de (Arnavutluk, Bosna Hersek, Kosova) tam üyelik sözü verilmiş olup, hazır olduklarında sürecin başlatılacağı belirtilmiştir. Bu ülkelerle İstikrar ve Ortaklık Anlaşmaları imzalanmıştır. Bu anlaşmalar uyarınca söz konusu Batı Balkan ülkeleri reformlar için maddi yardım alabilmekte ve AB tek pazarında serbest ihracat hakkına sahip olmaktadırlar. Bu ülkelerle imzalanan vize kolaylaştırma anlaşmalarıyla da, belirli toplumsal gruplar için vize prosedürleri basitleştirilmiştir.
Günümüzde genişleme politikasına dair tartışmaların odağında Türkiye bulunmaktadır. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin geçmişi 1959 yılında Türkiye’nin yapmış olduğu ortaklık başvurusuna dayanmaktadır. 1963 yılında özünde ekonomik bir anlaşma olan Ankara Anlaşması imzalanmış, ancak ilişkiler 1980 askeri darbesiyle sekteye uğramıştır. 1983 yılında sivil yönetime geçişle birlikte 1987 yılında tekrar tam üyelik başvurusu yapılmıştır. Bu başvuru, temelde Türkiye’nin üyeliğe siyasi ve ekonomik olarak hazır olmadığı ve Birliğin o dönem Tek Pazar’ın (Single Market) tamamlanmasına odaklanması gerektiği gerekçesiyle reddedilmiştir. Bunu takip eden dönemde Türkiye, AB ile Ankara Anlaşması ile öngörülmüş olan Gümrük Birliği’ni gerçekleştirmiştir. Doğu Avrupa genişlemesiyle beraber genişleme sürecine tekrar dâhil olmak istemiş, ancak 1997 Lüksemburg Zirvesi’nde belirlenen genişleme sürecinin dışında bırakılmıştır. Bunun üzerine Türkiye AB ile siyasi ilişkileri kısmen dondurmuştur. O dönemde Kosova Savaşı ile birlikte Güney Doğu Avrupa’da istikrar sağlama ihtiyacı ve bu bağlamda Türkiye’nin kaybedilmesi korkusu, 1999 yılında yaşanan Marmara depremi ile birlikte ivme kazanan Türk-Yunan yakınlaşması ve Yunanistan’ın Türkiye’nin tam üyeliği karşısında takınmış olduğu olumsuz tavrını değiştirmesi ve Avrupa’da Türkiye’nin üyeliğine daha sıcak bakmakta olan merkez sol hükümetlerin iktidara gelmesiyle beraber AB’nin de tavrı kısa zamanda değişmiş ve 1999 Helsinki Zirvesi’nde Türkiye’nin adaylığı resmen tanınmıştır.
Helsinki Zirvesi’nin akabinde Türkiye, özellikle demokrasi ve insan hakları alanında önemli iyileştirmeler içeren 34 Anayasa değişikliği ile üç uyum paketini Meclis’ten geçirmiştir. 2002 Kopenhag Zirvesi’nde Türkiye ile müzakerelerin açılma kararı Aralık 2004 Zirvesi’ne bırakılmıştır. Kopenhag Zirvesi kararları uyarınca Avrupa Komisyonu, Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerine uyumuna ilişkin bir rapor hazırlayacak ve olumlu görüş vermesi durumunda Türkiye ile katılım müzakerelerini başlatma kararı 2004 Zirvesi’nde alınacaktı. Kopenhag’da ayrıca Türkiye’ye yapılmakta olan maddi ve teknik yardımın miktarının artırılmasına karar verildi. Bu kararlar Türkiye’deki reform sürecini hızlandırarak dört reform paketinin ve iki anayasa değişikliği paketinin yasalaşmasını sağladı. Avrupa Komisyonu’nun Aralık 2004’deki Türkiye İlerleme Raporu’nda Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini yeterli düzeyde karşıladığını belirtmesi üzerine 3 Ekim 2005’de Türkiye ile müzakereler resmen açılmıştır. 3 Ekim 2005 tarihli Hükümetler arası Konferansta Müzakerelerin hangi usul ve esaslar çerçevesinde yürütüleceğini düzenleyen “Müzakere Çerçeve Belgesi” de kabul edilmiştir. Söz konusu belgede, müzakerelerin 3 temel unsur üzerinden yürütüleceği belirtilmektedir. Bunlar, Kopenhag siyasi kriterlerinin istisnasız olarak uygulanması, siyasi reformların derinleştirilmesi ve içselleştirilmesi; AB Müktesebatının üstlenilmesi ve uygulanması; sivil toplum diyaloğunun güçlendirilmesi ve bu çerçevede hem AB ülkelerinin kamuoylarına, hem de Türkiye kamuoyuna yönelik olarak bir iletişim stratejisinin yürütülmesidir.
Haziran 2012 itibariyle 35 müzakere başlığından 13’ü açılmış olup, sadece biri geçici olarak kapatılmıştır. Türkiye ile aynı tarihte müzakerelere başlayan Hırvatistan ise 2011 yılında müzakere sürecini tamamlamıştır. Türkiye’nin müzakere sürecinin yavaş ilerlemesinin birçok nedeni vardır. Bunlardan biri Kıbrıs sorunudur. Türkiye, Kuzey Kıbrıs’a uygulanan izolasyonların kalkması karşılığında Ankara Anlaşması Ek Protokolü’nü, yani Gümrük Birliği’ni, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne (GKRY) uygulayacağına dair taahhütte bulunmuştur. Ancak AB’nin, özellikle de Avrupa Komisyonu’nun, izolasyonların kalkmasına ilişkin çabalarının GKRY tarafından bloke edilmesi sonucu Türkiye de bu taahhüdün gereğini yerine getirmemiştir. Bunun sonucu olarak, Konsey’in Aralık 2006’da aldığı bir kararla bu konuyla ilintili 8 müzakere başlığının açılması durdurulmuş ve Ek Protokol uygulanana kadar da hiçbir müzakere başlığının geçici olarak kapatılamayacağına karar verilmiştir.
Söz konusu 8 başlığa ek olarak, “Eğitim ve Kültür” ve “Ekonomik ve Parasal Politika” fasılları, herhangi bir teknik açılış kriteri bulunmamasına, müzakere pozisyon belgesinin sunulmasına ve teknik olarak açılmaya hazır olmalarına rağmen, başta Fransa olmak üzere bazı üye ülkeler tarafından, AB Mevzuatı ile ilgili olmayan nedenlerle bloke edilmektedir. Buradan da görüleceği üzere, müzakere sürecinde Türkiye’nin önündeki en önemli engellerden biri ülkenin tam üyeliğine dair AB’de bir görüş birliğinin bulunmamasıdır. Başta Fransa ve Almanya olmak üzere bazı üye ülkeler, Türkiye’nin nüfusunun büyüklüğü, Birliğin kurumsal işleyişine ve bütçesine yapacağı etkiler, kültürel farklılıklar ve ülke kamuoylarındaki olumsuz algılar gibi nedenleri öne sürerek bu genişlemeye karşı çıkmaktadır (Aydın-Düzgit, 2006). Ancak AB’de hükümet değişimleri de muhtemeldir ve Türkiye’nin üyeliğine nispeten daha olumlu yaklaşan merkez sol hükümetlerin Almanya ve Fransa’da iktidara gelmeleri bu ülkelerin tavırlarında değişikliklere yol açabilir. Aynı şekilde Avrupa kamuoyları da sabit olarak değerlendirilmemelidir. Doğu genişlemesinde olduğu gibi siyasi elitin güçlü irade gösterdiği durumlarda kamuoyunun da olumlu yönde değişebileceği akılda tutulmalıdır. Öte yandan Türkiye de üyelik yönünde, özellikle de demokrasi ve insan hakları alanında, önemli ilerlemeler kaydetmiş, müzakere sürecinde yasal ve kurumsal reform adımları atılmıştır. Türkiye kamuoyunun ülkenin AB üyeliğine destek oranı son yıllarda düşmüş olsa da, AB’nin Türkiye’ye karşı olan belirsiz tavrının olumlu yönde netleşmesi durumunda bu oranın artması da beklenebilir.
IV. Avrupa Komşuluk Politikası (AKP) +
AB, genişleme sürecine paralel olarak Mart 2003’de “daha geniş bir Avrupa” (Wider Europe) başlıklı iletişim belgesi ile AKP’nin temellerini atmış, 2004 tarihli Strateji Belgesi ile de AKP’nin uygulama yöntemlerini belirlemiştir.
AKP’nin temel amacı beşinci genişleme dalgasının ardından, AB’nin genişleme politikasının dışında tuttuğu yeni komşularıyla ilişkilerinin derinleştirilmesi ve yeni komşular arasındaki bağların güçlendirilmesidir. Bu politikaya dâhil olan 16 ülke, Cezayir, Ermenistan, Azerbaycan, Belarus, Mısır, Gürcistan, İsrail, Ürdün, Lübnan, Libya, Moldova, Fas, Filistin, Suriye, Tunus ve Ukrayna’dır. AKP’nin ana odakları;
- Ortak değerler ve çıkarlar çerçevesinde siyasi işbirliğini geliştirerek özgürlük ve demokrasinin yayılmasını sağlamak;
- Ekonomik bütünleşme ve ekonomik reform süreçlerini destekleme yoluyla komşu ülkelerde refah düzeyinin arttırılmasına katkıda bulunmak ve
- Avrupa Güvenlik Stratejisi’yle de paralel olarak komşu ülkelerle kalkınma, çevre, silahsızlanma ve terörizm konularında ortak çalışmalar yürüterek, istikrar ve güvenliğin arttırılmasını sağlamaktır (Avrupa Komisyonu, 2003).
Yukarıdaki hedeflerden de görüldüğü üzere AKP, mevcut ikili ilişkiler ile karşılaştırıldığında, daha fazla yönetişim alanını kapsayacak şekilde tasarlanmıştır. İşbirliği konuları, ortak tehlikelere karşılık verebilmek için geliştirilmiş olan demokratik reformların yanı sıra (hukukun üstünlüğü, temel haklar), pazar ekonomisi ve sürdürülebilir kalkınma (ticaret, rekabet, enerji, taşımacılık, çevre ve insan ilişkileri) gibi konuları içeren reformları da kapsamaktadır.
AKP’nin işleyiş süreci, Komisyon’un, ülkelerdeki siyasi ve ekonomik durumu özetleyen Ülke Raporlarını (country reports) hazırlamasıyla başlar. Ülke raporları daha sonra Konsey’e sunulur ve bir sonraki aşamaya geçilebilecek ülkeler belirlenir. Komşuluk politikasının temel uygulama aracı bu noktada devreye giren Eylem Planları’dır (Action Plans). Her ülke ile ayrı bir Eylem Planı hazırlanmakta ve bu planlar ile ülkelerin kısa ve orta vadede (3 yıldan 5 yıla kadar) gerçekleştirmesi gereken ekonomik ve siyasi reformlar ile bu reformlar karşılığında AB’nin verdiği taahhütler belirlenmektedir. Ülkeler, reformlar karşılığında Avrupa program ve ağlarına entegrasyondan, mali ve teknik yardımdan ve artan pazar olanaklarından yararlanabilirler. Eylem Planları’nın uygulamalarının denetimi ise yine AKP kapsamında komşu ülkelerle imzalanmış olan Ortaklık ve İşbirliği Anlaşmaları (Partnership and Cooperation Agreements) ve Ortaklık Anlaşmaları (Association Agreements) bünyesinde oluşturulmuş alt komiteler tarafından yürütülmektedir. Eylem Planları, ortak değerlere bağlılık, daha etkili siyasi diyalog, ekonomik ve sosyal kalkınma politikası, ticaret ve iç pazar, enerji ve ulaştırma şeklinde altı ana eksen çerçevesinde hazırlanmaktadır.
Komşu ülkelerin hedeflerine ulaşabilmelerine yardımcı olmak ve Avrupa Birliği’yle aralarındaki işbirliğini teşvik etmek için sağlanacak yardımların tek bir araç kapsamında birleştirilmeleri gerekli görülmüş ve bu amaçla Ocak 2007’de Avrupa Komşuluk ve Ortaklık Aracı (AKOA) oluşturulmuştur. 2007 yılında 2007–2013 bütçesinden yaklaşık 12 milyar €’luk bir bütçe Avrupa Komşuluk ve Ortaklık Aracı (AKOA) altında Komşuluk bölgesi politikalarında kullanılmak üzere ayrılmıştır.
Birlik, AB ve her komşu ülke arasında düzenlenen çift taraflı AKP’yi tamamlayıcı ve güçlendirici bir etki göreceği düşüncesiyle belirli komşu ülke gruplarıyla bölgesel ve çok taraflı ortaklıklar da oluşturmuştur. Örneğin bunlardan biri, Şubat 2008 tarihinde oluşturulan ve Moldova, Ukrayna, Rusya, Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ve Türkiye’nin dâhil olduğu Karadeniz Sinerjisi’dir (Black Sea Synergy). Bu ortaklık kapsamında Karadeniz’e komşu ülkelerde demokratik ve ekonomik reformun güçlendirilmesi, istikrarın ve kalkınmanın desteklenmesi ve bölgedeki uyuşmazlıkların çözümüne uygun ortam oluşturulması hedeflenmektedir. Bu hedefler doğrultusunda söz konusu program ulaştırma, enerji, çevre, deniz işletmeciliği, balıkçılık, göç, organize suçla mücadele, bilgi toplumu ve kültürel işbirliği alanlarındaki projeleri desteklemektedir.
Kaynakça +
Aydın Düzgit, S. (2006) AB’nin Türkiye ile İlişkilerinde Kant’ı Aramak, İstanbul: TESEV Yayınları.
European Commission (2003) Wider Europe-Neighbourhood: A New Framework for Relations with our Eastern and Southern Neighbours, Communication from the Commission to the Council and European Parliament, COM (2003) 104 final, 11 Mart, Brüksel.
European Council (1993) Conclusions of the Presidency, Kopenhag, 21-22 Haziran, Brüksel: General Secretariat of the Council.
Nugent, N. (der.) (2004) European Union Enlargement, Basingstoke: Palgrave Macmillan.
Nugent, N. (2006) Government and Politics of the European Union, Basingstoke: Palgrave Macmillan.
İlgili Web Siteleri +
Avrupa Birliği Genel Sekreterliği
http://www.abgs.gov.tr
Enlargement – European Commission Website
http://ec.europa.eu/enlargement/index_en.htm
European Neighborhood Policy – European Commission Website
http://ec.europa.eu/world/enp/policy_en.htm
European Union External Action
http://www.eeas.europa.eu/eastern/index_en.htm